×

MASABAŞI EDEBİYAT 2

MASABAŞI EDEBİYAT 2

MURATHAN MUNGAN’IN SEHER’İ

Aslen Mardin doğumlu olan Murathan Mungan şiir, öykü, roman, deneme, tiyatro oyunu, sinema yazısı, senaryo ve masal gibi eserlerinde memleketinin mekanlarını bolca kullandı. Birçok eserinin arasında Kadından Kentler öykü kitabından kura çektik içinden Sinop’a Gelin Giden çıktı.

SİNOP’A GELİN GİDEN

1.PERDE

Ailenin tek okuyan kadınıydım. Okumakla da kalmamış üniversitede öğretim üyesi olmuştum. Teyzemin benimle övündüğünü biliyordum. Bayram ziyaretlerine gittiğimde telefonlarına karşılık verirken mutlaka söz arasında “Yeğenim bende hani üniversitede hoca olan” diye sokuşturmayı ihmal etmezdi. Ben böyle şeylerden hoşlanmazken onun tadını çıkarmasına göz yumuyordum. Seher teyzemin alt katında ki komşusunun iyi yürekli, evcimen yardımsever kızıydı. Yedi düvelle barışık cinstendi. Güç bela liseyi bitirmiş, şimdi evinde kısmetini bekliyordu. Benzerleri gibi tek hayali, evlenip çoluk çocuğa karışmak kendi yuvasını kurmaktı. Sıradan zevkleri, ortalama değerleri, kendince meziyetleri olan yetinmesini bilen biriydi. Mahallenin canı sıkılan bezgin kadınlarının öğleden sonraları oturma odalarının sıkıntısını dağıtan o hareketli kızlardandı. Dünyanın akıl ermediği çelişkilerine ve karmaşasına kafa yormayan kendi halinde ki bu kızcağız, teyzem için hayatını kolaylaştırıyor, aksi, huysuz geçimsiz bu kadını bile neşelendirmeyi biliyordu. Yakını Seher gibi davranırdı. Onun varlığı hepimizin işini kolaylaştırıyordu.  Seher hepimizin adına teyzeme bakıyor, genç yaşta dul kalan teyzemin çökmüş ruhunu oyalamayı biliyor, ufak tefek işlerine yardımcı ediyor, çarşı-pazarına koşturuyor en ufak sıkıntısında yanı başında bitiyordu. Bizim Seher’e yaptığımız tek iyilikse çeyizine katkıda bulunmaktı.

Birinci perde bittiğinde ruhumun köşesinde bir yerler yansın mı yoksa kelebekler mi uçursun pek kararsız kaldı. Toplumun iki kadının yaşamı dudağımın bir yanını yukarı kaldırdı diğer yanını aşağıya sarkıttı. Dimdik ayakta kalabilmek için okuyan, ben de varım demek adına hayatında mesleğine odaklanan bir kadın karşımda dururken diğer yanda toplumun ona sunduğu kadarı ile yetinip kabulleniş sergileyen bir kadın var. Birinci perdenin kasvetini dağıtayım diye kimseler görmeden sadece onun beni görebileceği saatte Seher’e kahveye gittim. Her zaman ki hizmetkâr çizgisini bozmadan gülümsemesini tombul yanaklarına dokundurarak soruyor. “Abla sade kahve dimi?” “Evet canım.” Kahvelerin yanına küçük kare gofretlerden koyup getiriverdi. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım hesabı ama benim sözlerim pek şekerci teyze kıvamında olmayacağı belliydi. “Seher kuzum duydum ki komşu teyzeye hizmet edip yardımcı oluyormuşsun. Akrabaları da kendisi de durumdan pek memnunmuş. Üstelik çeyizine katkı sağlıyorlarmış. Çeyiz nedir yahu Seher? Başkalarının mutluluğu senin mutluluğun değil ki. Manav tezgahında karpuz musun? Üstü silinip, parlatıp, allanıp pullanıp müşteriye sunum yapılmak üzere tezgâha konacak cinsten değilsin.” Başını mahcup önüne eğdi. “Başka türlüsünü bilmiyorum ki abla.” “Off!!! Offf!!!”

2.PERDE

Seher ev işlerinde hamarat, becerikliydi. İyi bir gelinde bulunması gereken bütün özelliklere sahip olduğu için kısmeti çabuk çıktı. Damat Sinopluydu. Hali vakti yerindeydi. Seher’e Sinop uzak geldi. Sızlanıp durdukça oğlan evinin hali vakti hatırlatıldı, Sinop’a gelmek bir otobüse binip gelecek kadar yakın dendi ayrıca Seher yirmi ikisinin içindeydi artık yaşı gelmişti ve daha fazla geçirmemeliydi. Hem ailesine bir şey olursa orta da mı kalsaydı…

Çayımdan bir fırt kurabiyemdeniki kıtır alırken kimselerin duymayacağı hayalet halimle lafa girdim. “Üstüme vazife değil ama bir şey diyebilir miyim?” Seher’in annesi başta olmak üzere hepsi hadsiz diyen bakışlarını üstümden çekmedi. Yüzsüz ruh olarak son hız devam etmekte sakınca görmedim çünkü bana dokunamazlar. “Yaşında ne varmış? Yirmi iki nedir ki? Kız daha gencecik, körpe bir insan evladı. Derdiniz kısmetse daha çok evlenecek adam çıkar. Ayrıca sizler koca, çeyiz derdi yerine keşke kızınızı meslek sahibi yapsaydınız. Size bir şey olduğunda sap gibi orta da kalacak mı diye baskı yapmazdınız.” Cümle bittiği gibi kadınların hepsi ayaklanıp gulyabani gibi üstüme gelmeye başladılar. Kapının ortasından geçip çıkıverdim.

3.PERDE

Teyzem öldüğünde hepimizden daha çok evlenip Sinop’a giden Seher yıkıldı. Belli müddet sonra eşim ile birlikte Zonguldak ve Sinop’a gezmeye gitmeye karar verdik. Sinop’ta Seher’e uğramadan olmazdı. Evine vardığımızda içeri girdiğimiz gibi köşe bucak en ince ayrıntısına kadar temizlenmişti. Ama evden çok dekora benziyordu. Seher’in yıllarca ucun ucun biriktirdiği çeyizi bir sergi, bir yaygı halinde evin her yerine özenle serilmişti. “Nasıl? Her şey anlattığım gibi, değil mi?” Dercesine masalına inandırmak isteyen çocuk gibi bakıyordu. Bütün bu mutluluğuna karşın halinde dokunaklı bir yan vardı.

Canım Seherim aslında çorba edeceğim çok hayat varken arabanın kenarına ilişip evinde, evliliğinde gerçekten mutlu musun? Diye çok merak ettim. Gördüklerimden hiç memnun kalmadım. Hele ki senin mutluluk oyununa katılmak için hiç can atmadım. Çeyizlerini dükkânda sergiler gibi ortalığa sermen ruhunu hafifletmiş ama suratın neden sirke satıyor? Mış gibi yaşamaktan olabilir mi?

4.PERDE

Dalgın halde lavabodan dönerken orta sehpanın üzerindeki cam kuğuya eteğim takıldı. Ardım sıra sürüklenerek yere devrilen cam kuğu paramparça oldu. Şangırtıyla birlikte yerinden fırlayan Seher balkon kapısında kalakaldı. Yüzünde öyle canı yanmış bir ifade vardı ki o an bu cam biblonun onun için çok önemli, çok değerli olduğunu sandım. “İlk kez mi bir şey kırılıyor evde?” Diye sordum. Yüzü birdenbire değişti. Sanki sormamam gereken bir şeyi sormuştum. Üzüntüsünün kaynağını keşfetmiş gibi yüzü kederli bir aydınlıkla ışımıştı. “Evet ilk kez bir şey kırılıyor.” Bunu söylerken bastırmaya çalışsa da sanki kurduğu düzen alt üst olmuştu. Şimdi biz burada olmasak, koşa koşa evden fırlayıp çarşıya gidecek, o biblonun bir eşini alıp yerine koymadan kendine gelemeyecekti.

Arabaya yancı olup geldim ama duyduklarım içimi daraltmadı dersem yalan olur. Bir çocuğun oyun alanından oyuncaklarından bir tanesini aldığımızda nasıl ağlayıp yerinde zıplarken huzursuz olacaksa sende de bir fark görmedim. Biblonun kırılması ile anladım ki evin oyun alanı eşyaların oyuncakların… Sana diretilen dünya da başka seçeneklerin yokmuş gibi yaşamak senin tercihin olmuş. Tercihlerimiz bir kader değil seçimlerimizin bize sunduğu yolda yürümektir.

YAZARDAN NOT: “SEN KENDİNİ KENDİ MASALINDAN SÜRGÜN ETTİKTEN SONRA HİÇBİR MASALI YURT EDİNEMEZSİN.”

“AKŞAMLARI YATMADAN ÖNCE SAÇLARINI OKŞAYAN BİR EL YOKSA GÜN YARIM, UYKU YARIM YARININ YARIM KALIR.”

Murathan Mungan’a ait öyküye uygun özlü cümlelerle veda busemi hepinize kondururken düşünün istedim. Düşünürken, parmakları kâğıda oradan mürekkebe aşina olanların Sinop’a Gelin Giden öyküsüne bağlı kalarak ve isterseniz özlü cümleleri baz alarak iki sayfa öykülerinizi kumsal.pinar@hotmail veya instagram da dm’ye yollayın okuyup değerlendirelim. Sihirli hokka atölyesinde yerinizi ayıralım.